ali kemal: Gelmeyene

20 Eylül 2014 Cumartesi

Gelmeyene

hiç gelmese bile o beklenen, beklenen zamanı güzelleştiriyor beklenen. en çok da o zaman denen yanılsamayı. az rakı, bir sürü dize, saçmalanan anlar, özlenen, uzaktan kıskanılarak bakılan zamanlar. hepsi kıymetli kendince bu vakit içinde. x e bir değer verin bu durumda, atıyorum saat diyelim, hadi olmadı yıl mesela. sonra y için diyelim ki hayat. sonra x in y düzlemi üzerindeki ilerlemesini izleyelim mesela oturup zaman denen o yanılsamanın kıyısında z ye verdiğimiz sabrı alıp yanımıza.



hiç gelmeyecek birini beklemek en çok da kendini yorar aslında insanın. hele de kendinizi o beklenene hatırlatma şansınız, arada bak ben buradayım ve seni bekliyorum hala deme şansınız yoksa. o beklemek de değil zaten bence. o dervişliğin bir hali. yusufun sabrına ekmek banıp yemek biraz. ak yüzlü evliyalara mum yakmak mesela. o akıllı bir adamın işi değil. kendimden biliyorum biraz. gerçi akıllı adamın bizle de bu ülkede de ne işi var bilmiyorum işte.

bugün sana seni sevdiğimi ve sana gel diyemeyecek kadar güzel olduğunu söylemem gerekli yeniden. yine beklemeye, sabretmeye bir iyi niyetim olduğunu söylemek lazım biraz. ne bileyim, su gibi aklımın orta yerinden akıp giderken öyle bir yer ettiğini ki kendi adımı unutsam da unutamayacağımı mesela o suyun yatağını. bugün seni çok sevdiğimi hatırlatma günüm olsun mesela benim de. bugünlerde bir şekilde ulaşayım sana da ben deyim bir hafta daha geçirdim sensiz, üstelik sana yine gel diyemeyecek kadar korkak ama bu korkaklığımı sana söyleyecek kadar da cesaretten nasiplenmişim deyim mesela. hayatıma hiç gelmeyecekler listesinde bir yerdesin belki. hala karar veremedim buna. öyle olsa bile yinede bekleyen yolcu peronundan da bir adım öteye gidemem gerçi.

bugün içimde dehşetli büyüyen bir acı var. uzaktan senli bir fotoğrafı kıskandım, yüzünü, ellerini, gülüşünü. içimde infilağı parça tesirli bir yokoluşu büyütüyorum şimdi. tüketiyorum kendimi azar azar. saat şafağa şu kadarcık kaldı. sana çok. bir türkünün en pes off'u oldum, yıkılmadı karşıdaki dağlar. oysa coğrafyasına yandığımın ülkesinde dağların kıyıya dik olduğu, yazları sıcak ve kurak, kışları yağışlıydı ya hani? hani nerede o yunus? nerede 13 ünde aşkına türkü yakan neşet?

eski bir yalnızlık gibiyim şimdi. büyük alalım, seneye de giyer diye 3 beden büyük alınmış da hala bol geliyor gibi üstüme. eğreti, yoksul, esrik. yalnız kalan bir yanı var hep. ne yaparsam yapayım yakıştıramıyorum üstüme. ne seni beklemek bitiyor işte bu saatlerde, ne sana ulaşmak. sesini duysam, soluğunda avunsam.

hiç gelmeyecek birini bekleyenlerin kutsal dizeleridir elbet, seni beklerken yazılmış yazının son sözü de,


DUVARA ASTIĞIM

Ölünceye kadar seni bekleyecekmiş,
Sersem.
Ben seni beklerken ölmem ki..
Beklersem.


Özdemir Asaf

Hiç yorum yok :