yağmurlu gün, yitik efkar
bu kent hala gece yarısı
kalemlerle çizmişler sokakları
sınırı ihlal bir şehir kaçışı
kılıç kesip bir izbede
kim kime doğrucu
sinek iki kupa as
ben kıza vurgun, sen valeye bıçak
kan dökelim, dövüşelim
olmazsa sevişiriz göze göz dişe diş
hınçlanalım, öfkelenelim, bileyelim birbirimizi
şehirler arası yalnızlıklar edinelim. bıçkın
bir söğüt bulalım kendimize
kalmamışsa ıhlamurda olur abiler
beyaz atlı bir prens geç kalmış zavallı
bu kent sığdıramadı doğruları bağrına
yalanlarla sarmaşıklar sarmışlar dört bir yanı
makam hicaz, nedense hala imge aynı
demekki yürek buldu kalemini açan kılıcı
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder